21 Şubat 2011 Pazartesi

MİS GİBİ.....


Seviyoruz biz bu su illetini.Balık olsaymışız bu kadar sevmezmişiz.Yazın da aynıydı kışında aynı hergün olmasa bile gün aşırı yıkanıyoruz.Yer ayırt etmiyoruz.Hele ananede olursak daha da bir keyifli oluyor.Suya dalıyoruz çıkıyoruz yüzüyoruz.Sonra mis gibi oluyoruz.Mis kokulu kızım benim yine ananedeydik ve yine yıkandık bu halini fotoğraflamadan da edemedik.Kokoşluk sonradan değil doğuştan olmalı ama dimi......

ENERJİ YIRTIĞI....


Ben bu kas yırtılmasına enerji yırtılması diyorum.Benim bey sevmez öyle oturmayı,yarım saatten fazla oturursa bitleri pirelenir duramaz yerinde.Haftada bir halısahası vardır başka da hiç birşei yoktur.Her hafta benim dırıdırıma azmedip gider o halısahaya kendini yıpratır canı çıkmış bir şekilde gelir eve.Yine bir haftaiçi yine salı ve yine halısaha .Dırdır etmeyesim tuttu nasıl olsa gidiyor dedim .Saat 10 a beş kala aradı beni direk telefonu nereni kırdım hayatım diye açtım.Kırlmadı yırtıldı dedi.Ben demiştim dese miydim demesemiyim.Ama o anladı benim kıs kıs gülmemden.Ben demiştim ama aşkım o enerji bir salı günü yırtılcak veya kırılcak demiştim......
Durucuk pek tepki göstermedi alçılı ayağa hatta olayı abartıp üzerine oturup sallanmayı bile denedi.Neyse 2 hafta kalacak 2  hafta pek gezemeyecek.Eczanenin demirbaşlarına eklendi şimdiden.Haftasonu cumartesi oturduğu pazar akşam kalktığı koltuk bile şaşırdı sevgilime durunun şaşırmadığı kadar.Biraz dinlen sevgilim kasaya çok yakıştın burdan seni izlemek zevk veriyor bana.....Yanlış anlamayın sadistliğimden değil onu çok sevdiğimden ....

18 Şubat 2011 Cuma

İLAHİ KIRMIZI ACI BİBER....


Doğru mu yaptım veya anneliği doğru mu yapıyorum bilmiyorum ama kör topal becerebildiğimi düşünüyorum.Çok zormuş bu annelik bazen kalıveriyorum Durunun davranışları karşısında burda ne yapmam gerekiyor nasıl düşünmem gerekiyor düşünemiyorum.
İllaki okuyoruz araştırıyoruz ama teorikte herşey tam, pretiğe gelince gelmiyor insanın aklına.Tıpkı; bilirsiniz ingilizceyi ama konuşmaya gelince pratik yapmaya gelince kalıverirsiniz.Napalım bizde doğru yanlış pratiğimizi geliştiriyoruz.Bazen kendi annemizden kalan adetler ,bazen kitaplardan okuduklarımız bazen kendi duygularınız karşıyor hepsi birbirine.Ama neden belli sonuç belli asıl oyuncu belli onun üzerine ne kadar yanlış yapabilirim diye de düşünüyorum.
İlahi kırmızı bibere gelince.Her çocuk yapar bu burun karıştırma olayını.Her anne baba kızar söyler söylenir durur.Bizimde başımızdaydı bu olay.İlk başlarda görmemeye çalıştım tepki vermedim gel kızım silelim dedim OLMADI.Dikkatini başka yöne çekmeye çalıştım OLMADI.Burnunu ellediğinde çirkin bir kız olduğunu söyledim temiz cici kız olalım dedim  OLMADI.Kızmaya başladım inada döndü OLMADI.En sonunda anenlerimizin zamanından kalma şu malum kötü söz söylediğimizde dilimize konan acı biberi keşfettim.Canım biber nerdeymiş bu zamana kadar bak Durucum dedim istersen bundan sonra burnunu ellediğinde parmaklarını bu biberin içine sokalım istermisin dedim,kırmızı biberi şöyle minicik bir koklattım.Bu sefer OLDU.Artık ellemiyoruz böööyle kaşıyoruz.Çünkü prensesler öyle kaşırmış:)

15 Şubat 2011 Salı

BARBİE....


Herkesin çocukluk yıllarında 1 tane de olsa vardır Barbie si.O uzun saçları düzgün vücudu şatafatlı kıyafetleri cezbetmiştir hep bizi.Belki de hep öyle olacakmışız gibi hayal kurmuşuzdur.Parti yapmışızdır onlara Ken le beraber dans ettrimişizdir.Saçlarını örmüşüzdür yemek yedirmşizdir alışveriş yaptırmışızdır.Ama illaki oynamışızdır barbielerle.
Bizimkinin favorisi uzun zamandan beri.Oyuncakçıya gittiğimizde ondan ondan var diyip buluyor onda olmayanı, atıyoruz sepete.Güzel de oynuyoruz ama.Özellikle kabarık etekliler gelinlikliler daha çok hoşumuza gidiyor.
Diziyoruz hepsini seyrediyoruz uzaktan hepsi bir arada daha da güzel oluyorlar.Kız çocuk olmanın güzelliklerini birkez daha görüyoruz.
Bu barbieler meslekli barbilermeslekleri tanıyoruz aynı zamanda.Veteriner olan var diş hekimi olan var pizzacı olan var doktor olan var.Arada kokoşlar da var tabi parti gysili olanlar köpek gezdirenler bisiklete binenler falan filan uzayıp gidiyor bizede oynaması kalıyor.Yalan söylemiyim benim de hoşuma gitmiyor değil barbieler......

14 Şubat 2011 Pazartesi

EY SEVGİLİLER.....


Bugün sevgililer günü, sevmem ben öyle sevgilliler günü.Bir insanı seviyorsan bir gün değil her gün sev hatırla sadece hadiye almaksa hatırlanmak hiç hatırlama daha iyi diye düşünenlerdenim.
Benim 2 tane sevgilim var sırf  bugün sevgililer günü diye onları çok sevdiğimi söylemiyorum veya buraya yazmıyorum her seferinde her defasında onları çok sevdiğimi dile getiriyorum duyuruyorum bu blogunda sebeplerinden biri zaten bu.
Canım kocam bitanecik eşim sevgilim değil dediğim gibi, kocam artık benim diğer yarım.Beraber uyuduğum ,her defasında sevgili olduğumuz zamnlardaki gibi çarpan kalbi olan, onsuz eğlenemeyen aklının her bir köşesinde her zman onu düşünen biriyim ben tek değilim yani ilklerim var benim sorumluluklarım var benim .
En büyük sevgili en büyük aşk bir bütün elmadan doğan küçük elma Durucuk var bir de .O aşkalrın en güzeli hayatın anlamı yaşamdan zevk almanın en büyük nedeni.
Sizi seviyorum sevgililer hem de deliler gibi.......



GÜNEŞ VE MARTILAR....


İsteklerimiz hiç bitmiyor.Bir kar yağsın istiyoruz bir güneş açsın istiyoruz bir denize girelim istiyoruz .Neyseki 4 mevsimi birden yaşayabildiğimiz bir ülkedeyiz.Her mevsimin ayrı ayrı güzelliğini görebiliyoruz.Geçen hafta karlarda yuvarlanmıştık bu hafta güneşte çimenlerde yuvarlandık.
Sabah uyandı bira zaman geçtükten sonra ablam nerde diye sordu.O haftaiçi zannediyordu. Bizim işe gitmemizi bekliyordu.Kızım bugün iş yok evde birlikte vakit geçircez diyince yüzündeki şaşkınlıkla mutluluk arasında bir ifade oluştu.Kahvaltımızı yaptık kendimizi doğru parka sahile attık.Güneş çok güzeldi.Üşüyen kemiklerimizi içine işliyordu sanki.Beni unutmayın der gibi gözlerimizin içine giriyordu.Sahilde martıların sesine kulak verdik onların yanına gittik.Simitçi amcadan bir simit aldık ve doğruuuuu martılara.Martı çığlıkları bir yandan Durunun çığlıkları dinlendiriyordu bizi.
Martıları da doyurduktan snra parka.Kaydırak salıncak biraz jimnastik derken karnımız acıktı bir banka oturduk ve evden getirdiğim çorbayla bir güzel doyurduk karnımızı.Bir ses geliyor bir baktık hasan mert .Onunla da bir güzel çimenlerde boğuştuktan sonra artık enerjimiz bitmişti.Eve giderken uyuyakaldık ve bir güzel uyuduk.
















 
 
 
 
 
 
 
 






Pazar günü de ananemiz dedemiz geldi hep beraber evde yemek yedikten sonra sahilde bir çay içtik ve haftasonumuzuda böyle birlikte bitirdik.




7 Şubat 2011 Pazartesi

HUZUR VE BEYAZ.....


Huzur ve beyaz'ın ikisinin de aynı anda olduğu yer Abant .Yine ordaydık bu sefer daha da kar vardı.Bize kar pek gelmiyor ama biz kara gidiyoruz.Kızım için heryere herzamn giderim.Karı görmeye başlar başlamaz kar kar diye zıpladı zaten bizimki kardan adam yapacakmış kartopunu da bize atacakmış.Yaptı da hepsini.Unutmuşuz kızağımızı .Bizim gülcemle kızağımız vardı kayardık kışlaRı bizim evin arka bayırından .Dedem yaptırmıştı.Çok da güzeldi yanımıza alsaydık poşetle kaymak zorunda kalmazdık. Olsun o da eğlenceliydi murat bir poşeti buldu ve duruyu da aldığı gibi kucağına fışşşttt.Çok eğlendi benimki eğlenmekle kalmadı kendi kayacakmış ,babasıyla kaymak istemiyormuş.Güzel bir haftasonuydu yine .Durucuğun arkadaşı da vardı bu sefer ıçılla yuçufun yeğeni gülse epey bir eğlendiler.
Geziyoruz görüyoruz öğreniyoruz.Masallarımız daha da renkleniyor.Gözünde canlandırdığı yerler daha da genişliyor .Gezdikçe eğleniyor,Eğlendikçe öğreniyor,Öğrendikçe bize de öğretiyor.Bize de o büyüyen böceğin ne kadar mutlu olduğunu görmek izlemek keyif almak düşüyor.Yani herşey onun için.O cadılıklar tepinmeler biranda gidiyor hafızalardan geriye onun masumluğu beyazlığı saflığı DURUluğu kalıyor.......



Sucuk ekmekle sonlanan bir abant gezimzii yine sonlandırdık.Pazar günü de annemin ısmarladığı bir kahvaltıya gittik.Rahmetli ninemi andık....Hava çok güzeldi bol oksijenli yeşilli beyazlı bir haftasonu geçirdik ve bomba gibi bir haftaya başladık......

4 Şubat 2011 Cuma

BU OYUNLAR ÇOK ZEVKLİ......


Eve geldikten sonra nötrlememiz gerekiyor kendimzi tekrardan şarj olup duruyla tüketmemiz gerekiyor enerjimizi yoksa ne o bize doyuyor ne de biz ona.Sırayla sıkıldıkça oyun değiştiriyoruz.Resim yapıyoruz hamur oynuyoruz puzzle yapıyoruz kart oynuyoruz barbilerimizi oynuyoruz evcilik oynuyoruz saklambaç oynuyoruz yakalamacılık oynuyoruz piknik yapıyoruz oynuyoruz oynuyoruz yani enerji tüketiyoruz.Birbirimize doyuyoruz .Hele bu aralar puzzle manyağı olduk ahşabı büyüğü küçüğü caillou su derken güzel vakit geçiriyoruz.Seviyorum ama ben de oynamayı hoşuma gidiyor onun ne kadar büyüdüğünü izlemek öğrendiğini görmek....
































ÖĞRENİYOR ÖĞRETİYOR.....


Çok cimcime olduk biz görmeyin sormayın halimizi herşeyi biliyor herşeye de bir yorum yapar olduk.

-baba:Hapşuuuuuuu(o arada duru oyun oynuyor yerde)
-duru:babaaaa ağzını kapat.......

Bunu duyduktan sonra ikimizin de ağzı bir süre kapanmadı zaten....:)))

-anne:duru plaja giderken yanına ne alırsın? (çizgi filmde duyduk o anda)
-duru:  kabuk
-anne:ne kabuğu kızım?
-duru:deniz kabuğu anne...

Bizim bildiklerimize bize yeniden öğretiyor bu da bizim hoşumuza gidiyor.Kim bilir daha neler neler öğrencez......

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...